Sinüs Kanseri Tedavisi : Sinüs bölgesi, baş ve boyun anatomisinin en karmaşık yapılarından biridir. Burun boşluklarıyla bağlantılı olan bu bölgeler; solunum, ses rezonansı ve mukus drenajı gibi hayati işlevlere sahiptir. Ancak bu bölgedeki dokulardan kaynaklanan kanser türleri, nadir olmakla birlikte son derece agresif seyredebilir. Özellikle maksiller sinüs ve etmoid sinüs gibi alanlarda ortaya çıkan tümörler, erken evrede belirti vermeyebilir ve bu da tanıyı geciktirir. Tüm bu zorluklara rağmen günümüzde “sinüs kanseri tedavisi” konusunda geliştirilen modern cerrahi, radyoterapi ve hedefe yönelik tedavi yaklaşımları ile umut verici sonuçlar elde edilmektedir.
İstanbul’da kendi kliniğinde hizmet veren KBB Uzmanı Prof. Dr. Ozan Seymen, sinüs kanserlerinin tanı ve tedavisinde multidisipliner yaklaşımı benimseyerek, her hastaya özel tedavi planlarıyla hem yaşam süresini hem de yaşam kalitesini artırmayı amaçlamaktadır.
Sinüs Kanseri Nedir?
Sinüs kanseri, burun boşluklarıyla bağlantılı olan paranazal sinüslerdeki mukozal hücrelerden köken alan malign tümörlerdir. Bu tümörler baş ve boyun kanserleri arasında nadir görülür, ancak teşhis edildiğinde genellikle ilerlemiş evrededir. Sinüs kanserlerinin %70’e yakını maksiller sinüste ortaya çıkar. Diğer yerleşim alanları arasında etmoid, frontal ve sfenoid sinüsler yer alır. Histolojik olarak en sık görülen tipi skuamöz hücreli karsinomdur, ancak adenokarsinom, adenoid kistik karsinom, malign melanom, esthesioneuroblastom ve lenfoma gibi varyantlara da rastlanabilir.
Bu tümörlerin ortak özelliği; başlangıçta sinüzit gibi benign hastalıkları taklit etmeleri ve bu nedenle tanıda gecikmeler yaşanabilmesidir. Sinüs kanserlerinin tedavisinde başarının anahtarı, erken tanı, doğru evreleme ve kişiselleştirilmiş tedavi protokolüdür.
Sinüs Kanseri Nedenleri ve Risk Faktörleri
Sinüs kanserlerinin nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı çevresel ve mesleki maruziyetlerin riski artırdığı gösterilmiştir. Başlıca risk faktörleri şunlardır:
Ağaç tozu, mobilya ve deri işçiliği: Özellikle odun tozuna uzun süre maruz kalanlarda (örneğin marangozlar) adenokarsinom gelişme riski yüksektir.
Nikel, krom ve formaldehit gibi kimyasallara maruz kalma: Sanayi çalışanlarında görülme sıklığı artar.
Sigara kullanımı: Diğer baş-boyun kanserlerinde olduğu gibi burada da riski artıran bir faktördür.
HPV ve EBV gibi viral enfeksiyonlar: Özellikle nadir görülen alt tiplerle ilişkilendirilmektedir.
Kronik sinüzit ve tekrarlayan iltihaplar: Sürekli irritasyon dokuların malign dönüşümüne zemin hazırlayabilir.
Prof. Dr. Ozan Seymen, özellikle bu risk faktörlerine maruz kalan bireylerde erken tarama ve semptom takibini önermekte, geç kalınmadan müdahale edilmesini sağlamaktadır.
Sinüs Kanseri Belirtileri
Sinüs kanserinin belirtileri oldukça sinsi ve yavaş ilerleyici olabilir. Bu durum tanıda gecikmelere yol açtığı gibi hastalığın daha ileri evrede fark edilmesine neden olur. Semptomlar, tümörün yerleşim yerine göre değişmekle birlikte şu şekilde sıralanabilir:
- Tek taraflı ve uzun süren burun tıkanıklığı
- Burundan kanlı ya da kötü kokulu akıntı
- Yüzde ağrı, dolgunluk ya da uyuşma
- Gözde şişlik, çift görme ya da göz hareketlerinde kısıtlılık
- Göz altı şişliği veya göz küresinin dışa itilmesi
- Diş ağrısı ya da diş dökülmesi
- Yanak şişliği veya ciltte renk değişikliği
- Boyunda lenf bezi büyümesi
Bu semptomlardan biri veya birkaçı özellikle tek taraflı ve uzun süredir devam ediyorsa mutlaka kulak burun boğaz uzmanına başvurulmalıdır.
Sinüs Kanseri Tanı Yöntemleri
Sinüs kanserinde tanı süreci, klinik bulguların dikkatle değerlendirilmesi ve ileri görüntüleme yöntemleri ile desteklenmelidir. Tanı aşamasında izlenen temel adımlar şunlardır:
Fizik Muayene ve Endoskopik İnceleme: Burun boşluğu endoskopik kamera ile detaylı olarak incelenir.
Görüntüleme Yöntemleri: Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG), tümörün yayılımı, kemik erozyonu ve yumuşak doku tutulumu hakkında bilgi verir.
Biyopsi: Şüpheli kitleden alınan örnek patolojik olarak incelenir ve kesin tanı konur.
PET-CT: Metastaz araştırması ve tedavi planlamasında kullanılır.
Prof. Dr. Ozan Seymen, bu süreçte hem görüntüleme hem de biyopsi aşamalarında multidisipliner iş birliğiyle en hızlı ve doğru tanıya ulaşılmasını sağlar.
Sinüs Kanseri Tedavi Yöntemleri
Sinüs kanserlerinin tedavisinde hedef, hastalığın tamamen kontrol altına alınması, fonksiyonel yapının korunması ve yaşam kalitesinin artırılmasıdır. Bu hedefe ulaşmak için çoğu vakada cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi bir arada kullanılır.
Cerrahi Tedavi
Cerrahi, lokalize sinüs tümörlerinde en etkili tedavi yöntemidir. Erken evrelerde endoskopik cerrahi ile minimal invaziv bir şekilde tümör çıkarılabilirken, ileri evrelerde açık yöntemlerle daha geniş alanlar temizlenir. Cerrahi sırasında genellikle:
- Tümörün tamamen çıkarılması
- Gerekirse orbital duvar, damak ya da burun septumunun bir kısmının alınması
- Mikroskobik temizliğin sağlanması
- Gelişmiş navigasyon sistemleriyle minimal sağlıklı doku kaybı hedeflenir
Prof. Dr. Ozan Seymen, cerrahiyi estetik ve fonksiyonel dengeyi koruyacak şekilde planlayarak, hastanın ameliyat sonrası konforunu ön planda tutar.
Radyoterapi
Radyoterapi, genellikle cerrahi sonrasında kalan tümör hücrelerini yok etmek için uygulanır. İleri evre ya da cerrahiye uygun olmayan hastalarda ise primer tedavi olarak kullanılır. IMRT (Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi) gibi ileri teknikler sayesinde sağlıklı dokular maksimum düzeyde korunur.
Kemoterapi
Kemoterapi, sinüs kanserlerinde genellikle radyoterapi ile birlikte (konkomitan) ya da cerrahi öncesinde tümörü küçültmek için (neoadjuvan) uygulanır. Ayrıca nüks eden veya metastaz yapmış tümörlerde sistemik tedavi olarak tercih edilir. Uygulanan rejim, tümörün histolojik yapısına ve evresine göre belirlenir.
Hedefe Yönelik Tedavi ve İmmünoterapi
Moleküler biyoloji alanındaki ilerlemeler sayesinde bazı sinüs kanserlerinde immünoterapi ve hedefe yönelik tedaviler kullanılmaktadır. PD-1 inhibitörleri gibi ajanlar, bağışıklık sistemini aktive ederek kanser hücrelerine karşı güçlü bir yanıt oluşturur. Genetik mutasyonlara yönelik özel ilaçlar da seçilmiş vakalarda uygulanmaktadır.
Tedavi Sonrası İzlem ve Rehabilitasyon
Sinüs kanseri tedavisinden sonra düzenli takip çok önemlidir. İlk 2 yıl içinde nüks riski yüksek olduğundan, her 3-6 ayda bir endoskopik muayene, görüntüleme ve gerekirse biyopsi yapılır. Ayrıca ameliyat sonrası estetik ve fonksiyonel kayıplar varsa rekonstrüktif cerrahi, protez uygulamaları ya da konuşma terapisi gibi destekleyici yaklaşımlar uygulanır.
Prof. Dr. Ozan Seymen, hastalarını sadece tedavi sürecinde değil, sonrasında da kapsamlı bir şekilde takip ederek hem psikolojik hem fiziksel iyilik hâllerini desteklemeyi amaçlar.
Erken Tanının Önemi
Sinüs kanserinde en büyük sorun, hastalığın geç belirti vermesi ve tanının sıklıkla ileri evrelerde konulmasıdır. Ancak erken tanı konduğunda tedavi başarı oranı %80’lere kadar çıkabilir. Bu nedenle, özellikle yukarıda sıralanan belirtiler uzun süre devam ediyorsa, geç kalınmadan bir KBB uzmanına başvurulmalıdır.
Sinüs kanseri tedavisi, multidisipliner yaklaşım gerektiren, karmaşık ancak yönetilebilir bir süreçtir. Cerrahi, radyoterapi ve sistemik tedavilerin bütüncül şekilde planlanması, hastanın yaşam süresi ve kalitesini doğrudan etkiler. Erken tanı, kişiselleştirilmiş tedavi planlaması ve doğru uzmanla yürütülen süreç, bu zorlu hastalıkla mücadelede en güçlü silahtır.
İstanbul’da kendi kliniğinde hizmet veren Prof. Dr. Ozan Seymen, sinüs kanseri tedavisinde hem teknolojik donanım hem de bireyselleştirilmiş bakım yaklaşımıyla, hastalarına bilimsel ve insani temelli bir destek sunmaktadır. Siz de sinüs bölgesinde uzun süredir devam eden şikayetler yaşıyorsanız, vakit kaybetmeden uzman görüşü alarak erken teşhis ve doğru tedavi fırsatını değerlendirebilirsiniz.